Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimizin hala uygulandığını seyrek de olsa görmek insanı rahatlatıyor. Böyle olunca da durumu ister istemez sorguluyorsunuz.
Bahsedeceğim konu geçen ay ARED sektörel eğitim semineri için gittiğimiz Gaziantep’te yaşadığımız ve gözlemlediğimiz, sektördeki bazı arkadaşlarımızın birbirlerine olan saygı ve sevgiye dayalı birlikteliğin oluşturduğu dayanışma idi.
Havaalanında bizi karşılayan Birleşik Reklam’ın sahibi ve Ticaret Odası Meslek Komitesinde üyemiz Orhan DURUCU bizi yerel kahvaltı için atölyesine götürdü. Kahvaltıda bizi Gaziantep’te birçok meslektaşımızı yetiştiren; Koçum Usta lakaplı Mustafa KOÇUM, Şükrü DURUCU ve Hüseyin GÖKDEMİR ustalar karşıladı. Kahvaltı boyunca hoş sohbet, anekdot ve fıkralar anlatan Koçum Usta ve onun eksik bıraktığı noktaları tamamlayan diğer ustalarımızın sohbeti sırasında meslektaşlarımız arasındaki sevgiyi, samimiyeti, saygınlığını özenerek izledim. Onların olduğu ortama gelen her meslektaşımızın onlara gösterdiği saygı, ellerini öpmek istemeleri, oturmak için izin isteyen bakışlarıyla Gaziantep’e yaptıkları hizmeti ve bu saygınlığın nasıl oluştuğunu düşündüm ister istemez. Her ay toplandıklarını aralarında dargın olan varsa nedenini dinleyip ara bulduklarını, sorunları konuşup ortak karar aldıklarını, aldıkları kararın meslektaşları tarafından uygulandığını anlatırken mütevazı konuşmalarıyla onların, gerçek meslek duayenleri ve elleri öpülesi insanlar olduğuna bende katıldım.
Bu gün işletmelerimizden ayrıldıktan sonra, kendi işlerini kuranlarla, aramızda kaç kişi bu ilişkiyi sürdürüyordur acaba? Kaç kişi yanından ayrılana iş yeri açarken destek oluyor, malzeme, alet edevat veriyor veya yardım ediyordur?
Ya da kaç çırak ayrıldığı işyerine, işverenine, ustasına ahde vefa duygusu ile yaklaşıyor? Çalışırken gösterdiği saygısını sürdürebiliyor, kaç kişi bile bile aynı müşteriye saldırıp, ustasının verdiği fiyatı kırıp işi almak için mücadele etmiyor?
Mutlaka bu sorulara pozitif örnekler vardır. İlişkilerin nedense ters gittiğini hepimiz biliyoruz.
Artık eskisi gibi değil, bütün çocuklar en az sekiz yıl okuduğundan babalar çocuklarını ellerinden tutup yaz tatilinde “eti senin kemiği benim” diyerek artık işe götürmüyorlar. Eskisi gibi işletmeye yetişmek üzere çıraklar gelmiyor. İşletmeye gelene kadar çocuklar bilgisayarla tanışıyor ve işletmede de bir bilgisayar bir masa işi olsun istiyorlar. İşsizliğin %14 e ulaştığı ülkemizde yetişmiş kalifiye elaman açığı da bu nedenlerle büyümektedir.
İşletmelere meslek okullarından gelen öğrenciler kısa süreli staj için yer bulamazken, stajını yapan da mezun olunca yetiştiğini düşünerek hemen iş bulacağını sanmaktadır. Çocuklarımız okulda hayata hazırlanmadığından, işletmelerin üretim kısmında değil, bir masa bir bilgisayar olan ofis bölümlerinde rahat iş aramaktadırlar.
Çıraklık ve staj süresinin azlığı büyük sorun olarak ortada dururken, insanların artık iş kurmak için yıllarca beklemediğini, herkesin her şeyi bildiği bir toplum düzeninde hızlı, kısa yoldan zengin olmak toplum olarak hayalimiz olunca Gaziantep’teki meslektaşlarımız arasındaki saygı ve sevgiye dayalı bu dayanışma örnek olarak öne çıkmaktadır.
Gaziantep’teki ve diğer yerlerdeki benzer ustalarımıza nice uzun yıllar sağlık ve başarı dileklerimizle saygılar sunarım.
Birol FEDAİ
ARED Yönetim Kurulu Başkanı
Açıkhavada Haberler / Mart 2010